Milli Eğitim Bakanı Tekin, Afyonkarahisar'da konuştu:

AFYONKARAHİSAR (AA) - Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, çocukların bir yarıyıl boyunca, bir eğitim öğretim yılı boyunca kendisine verilen şeyleri çok farklı bilgi kaynaklarından hızlıca öğrenebildiğini belirterek, "Hal böyle olunca bizim de kendimizi revize etmemiz lazım. Demode kalmamak için Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin ana felsefesi olarak ikinci yaklaşımımız da buydu. Öyle bir yolculuğa çıktık." dedi.
Tekin, Afyonkarahisar'da bir termal otelde düzenlenen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde Arapça Öğretmenleri Eğitici Eğitimleri programında yaptığı konuşmada, tüm birim amirleriyle yoğun bir biçimde yeni eğitim öğretim döneminin hazırlığıyla ilgili süreçleri yürütmeye çaba sarf ettiklerini söyledi.
Türkiye'de 2024-2025 eğitim öğretim yılında devrim niteliğinde tanımlanabilecek bir süreci başlattıklarına değinen Tekin, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adını verdikleri iddialı bir program oluşturduklarını dile getirdi.
Hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin devlet, millet el ele bir biçimde gelecek yüzyılı, Türkiye yüzyılı yapmak idealiyle çıktıkları yolda, yolculukta kendilerinin de eğitim, öğretim süreçleriyle bu mücadeleye katkı verme amacının bir parçası olduğunu anlatan Tekin, "Bu siyasi bir mücadele değil. Bu ülkemizin, devletimizin, milletimizin hep beraber el birliğiyle yürüteceği bir süreç. Önümüzdeki yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapma ideali. Biz bu idealimizde bizimle yol yürümek isteyen herkese kapımızın ardına kadar açık olduğunu, nihayetinde yapmak istediğimiz şeyin Sayın Cumhurbaşkanı'mızın çizdiği perspektifle önümüzdeki yüzyılı gerçekten her yönüyle Türkiye Yüzyılı yapacak bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculukta ne kadar çok refikimiz olursa, ne kadar çok paydaşımız olursa biz o kadar çok mutlu oluruz." diye konuştu.
Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nden önce müfredatın mantık itibarıyla 1980'li, 1990'lı, hatta 2000'li yılların başında doğru olarak kabul edebilecek bilgiye erişip çocukları mümkün olduğunca bilgi yüklenmiş bir biçimde okullardan mezun etmek odaklı olduğuna işaret ederek, dünyadaki eğitim yaklaşımının da böyle olduğunu söyledi.
Bilgi teknolojileri başta olmak üzere her alanda ortaya çıkan gelişmelerin dünyada da eğitim metodolojisiyle ilgili çok farklı kırılmalar yaşattığını vurgulayan Tekin, şöyle konuştu:
"Ben 2013-2018 yıllarında da bu bakanlıkta müsteşar olarak çalışırken uluslararası ortamlarda hep bu eleştiriyle karşı karşıya kalıyorduk, 'Siz hala çocuklarınızı aşırı bilgiyle yükleyen bir programa sahipsiniz. Bu program artık dünyada demode hale geldi. Dünyada eğitim öğretim programları, çocukları eğitim öğretim süreçlerinde elde ettiklerini gündelik hayatta beceriye dönüştürebilecekleri bir şekle evrildi. Siz hala bilgi yüklüyorsunuz.' Halbuki 1980'li 1990'lı yıllarda çocuklarımız bilgiye erişmek için, bizler bilgiye erişmek için çok çaba sarf ediyorduk ve okullar dışında başka da bir imkanımız yoktu. Sadece okullar, okullardaki ders kitaplarımız, programlarımız, öğretmenlerimiz. Hal böyle olunca okullar bir anlamda ansiklopedi gibiydi. Her şeyin çocuklarıyla paylaşıldığı, her şeyin bizlere verildiği bir mekanizma. Ama şimdi öyle değil. Şimdi artık çocuklarımız bir yarıyıl boyunca, bir eğitim öğretim yılı boyunca kendisine vereceğimiz şeyleri çok farklı bilgi kaynaklarından hızlıca öğrenebiliyorlar. Hal böyle olunca bizim de kendimizi revize etmemiz lazım. Demode kalmamak için Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin ana felsefesi olarak ikinci yaklaşımımız da buydu. Öyle bir yolculuğa çıktık."
- Yabancı dil eğitiminde düzenleme
Tekin, Türkiye'de yabancı dil eğitimi konusunda gramer kurallarının çok iyi öğretildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bu konuyla ilgili trajik örneklerle karşılaştım. Yine İngiltere'de bir toplantıda ev sahiplerimizden birisi bizi şöyle bir uyarıyla uyarmıştı, 'Sizin çocuklarınız geldiklerinde kendilerini İngilizce ifade edemiyorlar ama gramer konusunda bizim çocuklarımızdan daha iyiler.' Demek ki bir problem var. Peki problem nerede? Acaba biz çocuklarımıza yabancı dili öğretirken dünyadaki süreden daha az mı süre ayırıyoruz? Ona da bakmıştık. Neredeyse ortalama bir OECD ülkesinin iki katı süre ayırıyor çocuklarımız 12 yıl boyunca bir yabancı dil öğrenmek için. Orada da problem yok. Yani çocuklarımız öğrenme sorunu yaşamıyorsa eğer iki katı sürede bir başka ülkedeki çocuğun yabancı bilgisinden daha iyi bir yere gelmesi lazım. Peki öğretmenlerimizde mi problem var? Orada da problem yok. Kitaplarda mı var? Kitaplarda da yok. Kitaplarımız da bütün bu uluslararası ortamlarda kullanılan kitapların muadili düzeyinde. Bir şey var. Yani un var, yağ var, şeker var ama helva olmuyor bir türlü. Nerede problem var? Problemle ilgili olarak o zaman tespitlerimiz vardı. Bir tanesi şuydu, 'Biz çocuklarımıza acaba doğru yaş grubunda yoğun bir biçimde yabancı dil öğretmeyi mi ihmal ediyoruz' dedik."
Pilot olarak 2016-2017'de yoğunlaştırılmış yabancı dil uygulaması başlattıklarını, bunu iki yıl izlediklerini anlatan Tekin, oradan pozitif sonuçlar alındığını dile getirdi.
Bu uygulamayı revize ederek, yoğunlaştırılmış yabancı dil sınıflarını çoklu yabancı dil sınıflarına dönüştürdüklerini aktaran Tekin, "12-14 saat bir yabancı dil olmak üzere, 'Çocuklarımız doğru yaş grubunda yani bizdeki karşılığında 5. sınıflara tekabül eden dönemde yabancı dil öğrensinler' dedik. Şimdi uygulamalarımızı görüyoruz. Şu anda 1000'in üzerinde okulumuzda uygulanıyor. Çok da başarılı." ifadesini kullandı.
Yabancı dil eğitiminde ölçme değerlendirme sistemini de değiştirdiklerini belirten Tekin, okuma, yazma, konuşma ve dinleme konularında değerlendirme yapıldığını, Arapçanın da bu uygulamaya dahil edilmesi için çalışma başlattıklarını kaydetti.
- "Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı derslerini geçme notunu 70'e çıkardık"
Tekin, sosyal medya, teknolojik ortamlar, onların ortaya çıkardığı sorunlu durumlar içinde çocukların kendilerini ifade ederken tasvip edilmeyen şekilde ifade etmeye başladıklarına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Çocuklarımız, birkaç kelimeyle konuşmaya başladılar, 'fark etmez', 'aynen.' Ya bir şey sorduğunda kendini anlatmak yerine 'fark etmez' deyip geçiyor. Ama 'Şunu mu yapalım, bunu mu yapalım?' dediğimizde bir şıkkı, seçeneği işaretliyor. Demek ki aslında sadece yabancı dille ilgili değil, çocuklarımızın ana dilde de ana dil becerileri itibarıyla da kendini ifade etmesiyle ilgili sorunlarımız var. Buradan hareketle 2023 yılında dedik ki 'Ana dil becerilerini geliştirmezsek yabancı dil de dahil diğer derslerdeki becerileri konusunda sorun yaşarız' ve tuttuk Türkçe, Türk Dili Edebiyatı derslerinde de ölçme değerlendirme mekanizmalarını biraz önce söylediğim gibi yapmaya başladık. Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı derslerini geçme notunu 70'e çıkardık. Meramımız şu, derdimiz şu, gündelik hayatta annesiyle, babasıyla konuşurken akrabalarıyla iletişime geçerken gündelik hayatta 200-300 kelimeyle konuşan bir çocuktan 1000 kelime, 1500-2 bin kelimeyle yabancı konuşmasını beklemek ne kadar doğru arkadaşlar? Demek ki önce çocuk bir ana dilde kendisini ifade edecek ki yabancı dil becerileri gelişsin. Dolayısıyla biz ana dil becerilerinin geliştirilmesiyle ilgili süreci de yabancı dil sürecine destek olacak şekilde onu da en azından bir boyutuyla böyle değerlendirmiş olduk."
Bakan Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ni sahada uygulamaya çalışan eğitimcilere teşekkür etti.